2 Mayıs 2012 Çarşamba

Zihnimdeki Çığlıklar

Ruhuma dokundu aşk, yavaş yavaş bedenime akıyor kırık bir testiden. Parmaklarıma doluyor, kelimelere dönüşüyor. Fakat ben aşk nedir bilmiyorum, öyleyse nedir bu tanıdık duygu? İki ciğerimi bir araya getiriyor, korktuğum zamanlardaki gibi. Fakat korku değil bu, öylesine çekici, öylesine mutluluk verici bir his ki...
~~~~
Maskelerin ardında saklanıp, karanlığa bürünüyorum... Herkes beni aydınlık sanıyor, oysa ben gecede kayboluyorum... Alacakaranlığa yuvarlanıyor bedenim, zihnim ise bir tünel, sonunda ışığı gizliyor.
~~~~
Elimi uzatsam, kurtarır mısın beni, bu yaşayan ölülerin mezarlığından? Hepsi birer zombi, karanlığın ordusu gibi... Giderek genişleyen bir bataklık çamura buluyor bedenleri, cahilliğin içinde sıkılıyor boğazlar, hepsi adaklık koyun sanki, son nefeslerinde.
~~~~
İki ciğerimin ortasındaki hançeri kavrıyor ellerim. çektikçe kan kusuyorum. Yoğunluklu tıpkı... tıpkı çikolata gibi. Fakat tatlı değil, acı tadıyor, kapl kırıklıkları, hüsranlar... Aldığım bütün yaraların tadı ağzımı kaplıyor. Kin, nefret, hezeyan... En çok da yalnızlık tadı var bu aromada, güldüğümde kanla kaplı dişlerim görülüyor. Yalnız ölüyorum....
~~~~
'Koru beni!' Ellerimi açıp yakarıyorum. Kim olduğunu, ne istediğini bilmeden eteklerine kapanıyorum. İki tarafımdan da bir şeyler çekiyor beni. Sol tarafım tepesi tüten bir yanardağ, sağ tarafım yemyeşil bir vadi... Ne tarafa gideceğim? Her nedense, ikisi de cazip geliyor...
~~~~
Biliyorum, önümde uzun bir yol var henüz... Zamanı ileri alamıyorum. Benim için her bir kum tanesi, tam bir ömür gibi... Her bir tanede insanlar ölüyor, doğuyor. Sanki bu benim sayemde gerçekleşiyormuş gibi, ellerimi bir aşağı bir yukarı sallıyorum. İşte, kendi dünyamın Tanrısı oldum.
~~~~
Duramıyorum, durduramıyorum. Son vermeye çalıştığım her an, sanki ben ölüyorum. Tek amacım diğerlerini kurtarmak, bu yüzden kendimi kurban ediyorum. Fena mı, sayemde cennetlik oluyorlar!
~~~~
İnce bir ışık huzmesiyim ben, karanlığın yuttuğu... Yerdeki ve gökterilerin yakalandığı lanet beni de yakalıyor, al rengine bürünüyor bedenim, gözlerim o gözde takılı kalmış. Çırpınışlarım boşuna, kurtulamıyorum. Kurtaramıyorum.
Tik tak, tik tak.
Zamanı durduramıyorum. Aşk elimden alınıyor. Karanlık yavaş yavaş çöküyor, adeta yaşayan ölülerin tarlasındayım. Korkuluk muyum, karga mı, bilmiyorum. Kimden nefret ediyorum? Bütün bu insanları biçip süren o çiftçi, gecenin koyusundan daha karanlık. Bana doğru yaklaştıkça anlıyorum... Ben bir çürük ekinim.